Kayıtlar

Mart, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

corona günlerinde aşk II

hep ölmek isteyen o burnu havada, memnuniyetsiz, depresif insanı ölüme sınır bir uçurumun ucuna koyun. bir adım ötesi ölüm, bir adım gerisi hayat olsun. o kadar yakınına koyun ki ölümün, soğuk nefesini kulaklarının arkasında hemencecik ensesinde duysun birden. korkusuzca adını ağzına alıp durduğu o ölümün buz gibi çelikten bile daha soğuk ve keskin olduğunu duysun. ölüm denen o ütopyanın(!) gerçek olduğunu anlasın ilk kez. çok yaklaştırın ki ölüme teslim olduktan sonra geri dönüşünün olmayacağını da idrak etsin bu sefer. teker teker aklından geçirsin ölünce mahrum kalacağı en küçük zevklerini bile. hatta gözüne hoş gözükmeyen birçok şeyin nasıl da katlanılabilir, göz ardı edilebilir ve hatta sevilebilir olduğunu düşünsün. öyle yakın olsun ki ölüme, kendinden çok ölümüne üzüleceklerin acısıyla kavrulsun içi. hiç yaşanmayacakların derdine düşsün birden. öyle ki yaşanmamışlıkları parmaklarının arasından kayarak ufuksuz bir çöle karıştığında peşine düşsün çölde her bir kum zerresinin. ölü

-ı kes

dikkatli - ama avını uzaktan seyreden bir sırtlan gibi temkinli - fakat incitmemek değil incinmemek için ilgili - ama meraklı bir tanıma arzusundan çok ardıl bir faydanın beklentisinden sözlerinde cüretkar - dürüstlüğünden değil; ama tahrik için cesur - sahip olmak için değil fakat elde etmek için  gözü kara - çünkü kaybetmekten korkmuyor korkusuz çünkü incinmiyor çünkü kaybedebileceklerine, korkacak kadar değer vermiyor çünkü hiç sahip olunmayanın kaybı da olmuyor

ahkam

yazmak gülünç bir avuntu. yalnızca sancılı yalnızlıklar çekerken konuşamadıklarını söylemiş olmak için başvurduğu insanın.. konuşamadıklarını diyorum çünkü işteştir konuşma eylemi, ve söylemiş olmak için dedim çünkü muhatabı olmayan tümcelerin taşıdığı anlamın ne anlatılmaya ne de açıklanmaya lüzumu vardır.. yazan birinin bunu kabullenmesi ise gururunun çıkılabilir en yüksek noktasından atlayarak acizliğinin inilebilir en derin noktasına ayak basmaktan farksızdır. dilin infazı, düşüncenin de suskunluğa mahkumiyetidir. bürüneceği bir ifadeyi aramayan hiçbir sözcük belirmez insanın zihninde. asla dile getirilmeyecek birtakım tümcelerin düşünülmesi de anlamsızlaşır ve düşünce daralır. anlam uzanımı daralan sözcüklerin insan idesiyle kesiştiği noktalar da sayıca azalır. sonuçta bağlamlarını yitiren sözcükler ıssızlaşır ve tahayyül kuvveti daralır. tahayyül edilemeyen hiçbir şey gerçekleştirilemez. anlamın yitmesi kelimenin düzlem kaybıdır.  anlamlarını yitiren insan geleceğin b