"iyiyse cennete gitsin"
hayatta bazı dönemler vardır; birbirine bir noktadan teyit geçen birçok fikrin, insanın ve olayın bir ağ gibi etrafımızda yavaş yavaş örüldüğü dönemler. böyle zamanlarda kimi zaman karşımıza çıkan imkanlara, insanlara; ansızın bir konuşmada kulağımıza takılan bir kelimeye, uzun zamandır görülmeyen bir dosta denk geldiğimizde onun hatırında yüz yüze geldiğimiz kendimize; bir filmin baş rolüne, şaşırtıcı tesadüflere, açılan kapılara, yepyeni bir hayat hikayesinde yakaladığımız bizi harekete geçirebilecek bir detaya "kaderin cilvesi" der geçeriz. oysa, birbirine geçmiş bu yapboz parçalarının kaderin bir cilvesi olmaktan da öte anlatmaya çalıştığı bir şey yok mudur bize?
yoksa böyle zamanlarda kendimizde bulmaya çalıştığımız motivasyonu günlük olayları aşırı-yorumlayarak çıkarmaya çalışmamıza "algıda seçicilik" diyerek geçmek mi lazım?
ama asıl, tüm bunlar ya bize değil de bu dönemlerde karşımıza çıkan insanlara birer işaretse? ya asıl ilham kaynağı bizsek ve bu dönem onların dönemiyse?
her şeyin yoğunlukla göreli olduğu bir düzende kaderin yalnızca bize cilvelendiğini; sırf bunun için dünyanın çarklarını döndürdüğünü düşünmek fazla bencil ve egoistçe üstelik oldukça da iyimser olurdu herhalde.
sonuçta, mesaj mı, akıl oyunları mı?
Yorumlar
Yorum Gönder