Kasım, 25
Doğru
insanlarla yanlış zamanlarda karşılaşmak diye bir şey var mıydı?
Onların ‘doğru’
kişi olduğundan ve o zamanın ‘yanlış’ zaman olduğundan nasıl emin olabilirdik?
Başka
bir yüzyılda ve Marsta hayatımıza devam ediyor olsaydık kesinlikle aradığımız
şeyi bulmuş olacağımızdan nasıl bu kadar eminiz?
Belki de ne aradığımızı hiç
bilmiyoruz. Birilerini üzmemek için ‘yanlış’ zamanda karşımıza çıkan ‘doğru’
insan olduklarını söylemek züğürt tesellisinden başka bir şey değildir. Hiç kimse
‘doğru’ insan değil. Değişim her saniyeyi ele geçirmişken stabil kalabilen ya
da bizle uyum içinde değişen bir doğru insanın varlığına inanmak bu yüzyıl için
biraz fazla romantizm.
Dürüst olalım, kapitalizm “uzun vade yok” sloganıyla
yükselirken sadece değişime, yenilenmeye ve gelişmeye açık bir ekonomi algısını
empoze etmiyordu; iş hayatında “yaratıcı yıkım” akımına kendini adapte eden
bireylerin sosyal ve kültürel anlamda da değişime açık oluşları uzun vadede güven
ve sadakat bağlarının zayıflaması sonucunu kaçınılmaz kılıyordu.
Çağımızın
yegane yükselen trendi geç evlenme ve asıl evlenmeme: tek eşli ilişkilerin ve
18. Yüzyıl romantizmini yaşatmanın modası çoktan geçti, bir insana katlanma
süremiz tek geceye hatta kötü sevişiyorsa yirmi dakikaya kadar düştü. Hangi
doğru insan bu yüzyılı aşabilir ki?