sanat sanat için başlar toplum sancısında sona erer!

hayatta en yüce olgunluk kabullenmektir:


insanın gücünün her şeye yetmediğini;

evdeki hesabın her zaman çarşıya uymadığını,

kader bağlarının inatla kopmadığını,

acıların güzelliklere koşul; 
güzelliklerinse acılara gebe olduğunu,

heveslerimize ses verenin hislerimiz olmadığını,

bazen kendimizi içine oturttuğumuz o hayale aslında hiç de yakışmadığımızı,

ne kırılmaya ne de suçlamaya hakkımız olmadığını;
hayat yolcusunun tabiiyetinin yalnızlık; yol arkadaşlığınınsa muvakkat olduğunu,

sonra,

sefaletin, kofluğun ve kavganın bu ülkenin gerçekleri olduğunu,

medyanın boş hayaller aşıladığı kitlenin kendine yabancılaştığını,

özgürlüğün cinsellik düzlemine hapsolunca insanı hırpalamaya başladığını,
kelimenin, fikrin ve inancın sesinin kısıldığını,

sürekli yenilik arayan ruhların boş ve yaralı olduğunu, 

her şeyin metalaştığı bir çağda duygusallığın hor görüldüğünü,

penceresi açılmayan rezidansların penceresiz insanlar yarattığını,

ve hatta,

oldschool'culuk peşinde koşanların ilk önce eski aşkları tiye aldığını,
bugün aşkın yerini haşin ve tüketim güdümlü "ilişki"lerin aldığını,
oysa ki bir başkasını keşfetme arzusunu körükleyecek bir aşkın,
ancak insanın kendi varlığına olan hayranlık ve saygısından döllenebileceğini, 
ve bir başkasını sevmeden önce kendini sevmeyi becerememiş bir neslin 
ne vatan diye bir parça toprağı ne de millet diye insanını sevmesinin beklenemeyeceğini!