kendimi daha ne kadar erteleyebilirdim bilmiyorum
   Sen hiç bir nisan güneşinin altında ılık ılık ağladın mı?   Sebepsiz   Dertsiz   Gamsız   Safi mutluluktan   Safi güneşten   Safi aşktan   Sen hiç bir nisan güneşinin altında yaşamaya aşık oldun mu?   Geceyi beklerken umarsızca   Çırpınırken yaşamaya   Ve  var olamazken  hiçbir anın içinde    Sen hiç bir nisan güneşinin altında uzaklara diktiğin gözünün ucuyla saçlarına dokunan güneşin ışıltısını görüp ağladın mı?   Bir anne şefkatiyle okşadığından   Eski bir aşkın anısı gibi gulümsettiğinden   Içine hayat tohumları serptiğinden   Sen hiç bir nisan güneşinin altında gözlerinin ıslanamadığı ayların acısını çıkardın mı?   Gürül gürül taşan öfkeli nehirler gibi   Kapı bacayı savuran fırtınalar gibi   Akdeniz gibi rüzgarlı bir günde kayaları dövmekten yorulmuş, ikindi güneşinin öpücükleriyle sakinleşerek kumsalı tarayan   Sen hiç bir nisan güneşinin altında çok eski bir tanıdıkla karşılaşmanın şaşkın mutluluğunu tattın mı?   Unutulmuş zamanlarda, bir raf arkasında bırakılm...