Run forest run

Ocak 5, 2018

Şanssızlığımızı ve kötü talihimizi bundan yarar sağlamak mümkün olmadıkça üzerimize giymeyiz, yakıştırmayız kendimize. Şanssızlığı kabullenmek, nerden ve neden geldiği belirsiz bir laneti kabul edip cüzzamlı muamelesi görmeye de razı olmak gibidir çünkü; oysa biz sadece yeterli çabayı gösteremediğimiz zamanlarda suçu kadere ve talihe atmayı severiz.  Öyle zamanlarda talihine ve varlık ötesi diğer güçlere karşı savaşan bir süper kahraman imajı çizmek daha yakışır çünkü. “Ne yaptıysam olmadı, kaderde yokmuş!” “Çok şanssızım ne yaparsam yapayım sürekli önüme yeni engeller çıkıyor.”  Falan filan. En kolayı da tüm bunlar bizim tercihlerimizden ve enerjimizden tamamen bağımsız bir grup olaymış da başımıza geldiği yıl içinde o yıl boyunca boğuşalım diye bize özel planlanmış şanssızlıklar dizisiymiş gibi davranarak her sene sonunda “2017 hiç benim yılım değildi; başıma ne geldiyse bu yıl geldi. Artık 2018’de her şey daha güzel olsun sonunda bende mutluluğu bulayım!” türünde cümleler kurarak tüm bu kötülükleri defediyormuş gibi davranmaktır. 2002lerin de 17lerin de hatta 90ların da bize bir şey getirdiği yok aslında. Kendimizin uydurup içine tıkıldığımız “zaman”cıklar aslında güneşin sürekli doğup batmasından başka ne ki? Her gün yeniden güneşin doğudan doğduğunu ve batıdan battığını teyit etmekten başka ne gelir elden? Geçen bir zaman olduğunu kim nerden çıkarmış acaba, ya geriye sarıyorsak? Her yılın sonunda gece yarısı, kendimiz ve sevdiklerimiz için gelecek yılın güzellikler getirmesini dilerken ve geçirdiğimiz yıla şanssızlıklar atfederek onu da anılarımızın tozlanmış raflarına kaldırırken bu talihsizlikmiş şansmış kadermiş tüm bu zırvalıkların ayağımızın altına yapışmış bir sakız gibi bizi takip ettiğinin farkına varmıyoruz. Ya da kabullenemiyoruz işte kendimize yakıştıramıyoruz belki de. Ben başıma gelen tüm 2017 yılına ne talihsizlik ne şanssızlık ne de kader diyeceğim: ne geldiyse başıma hepsi bendi. Ve o gece yarısında ben kendime iyi yıllar dileyecek vakti bile bulamadım; çünkü fark ettim ki ben aslında korkunç bir şeydim, yaşadığım onca şeyden sonra tüm bunların merkezinde, kaynağında olmak benim bile kabullenmeye korkacağım türden bir lanetti ve işte öyle oracıkta ellerimin, tenimin altında yatıyordum: tüm laneti, korkunçlukları ve sınırsızlığıyla, sonsuz ve uçsuz bucaksız bir ben! Kendi kendimle savaşıyordum sanki, bir insan nasıl kendine yapabilirdi tüm bunları? Ben bu kendimle ne yapacaktım? Hangi gelecek yıl beni benden kurtarabilirdi ki? Tüm bu sorularla cebelleşirken çılgınca bağırarak üstüme atlayan arkadaşlarımın sarsıntısıyla kendime geldiğimde bir yeni ben daha bir yeni yıla an itibariyle girmiş bulunuyordu ve kim bilir onun yüzünden başıma neler gelecekti…

Kendime bile yalan söylemişim: benim kimseden kaçtığım yokmuş; ne kötü talihimden ne eski bir sevgilimden ne ailemden ne yalnızlıklarımdan ne kalabalıklarımdan… Ben sadece kendimden kaçıyormuşum. Oysa gittiğim yerlerden hep yeni bir benle yine kendime döndüm; yine döneceğim. Oysa yeni başlangıçlar yapacağımı sanırken gözden kaçırdığım bir şey varmış: insan arkasına bakmadan kaçarak gittiği bir yerde yeni bir hayata başladığını sanır ama sadece şartlarını değiştirir, o hep yine eskisi gibidir. Sonra zaman onun üzerinden öyle bir geçer ki bazen eski halinden bir toz tanesi kadar bile kalmadığını fark eder, bazense hala aynıdır. Ama asıl başlangıcı, asıl yeni hayatını tekrar korkularıyla yüzleşmek için kaçtığı yere döndüğünde yapar çünkü hiçbir şey bıraktığı gibi değildir. Kendisi ister yepyeni biri ister eskisinin aynısı olsun; döndüğünde hiçbir şey bıraktığı gibi olmaz ve asıl o zaman hayata yeniden başlar kişi. Alıştığı her şeyden vazgeçip, tepetaklak olmuş bir hayatı tekrar düzeltip yerine koyarken kaderin tüm cilvelerine buruk ama sağlam bir gülümsemeyle karşılık verip uzun zaman onsuz akıp gitmiş bu yeni hayatın içinde kendine bir yer bulabildiği zaman yeniden başlamış olur.


Ben şimdi arkama bakmadan kendimden kaçıyorum. Kaçıyorum. Ta ki geri dönene kadar. Döndüğüm zaman artık benim olmayan bu hayatı kucaklayabilecek gücüm olursa ne ala, yoksa o vakitten sonra beni benden kimse kurtaramaz.