Bilmek ya da bilmemek, iste butun mesele bu

"Bilmek", insanin akli yeterligi mevcut olmasi halinde, belki saliselerden kisa bir anin icine sigdirdigi bir eylem. Gormek gibi. Halihazirda sag tarafinda bulunan catala yonelen bakislarinin, eger biyolojik ve mental bir engel de bulunmuyorsa, o catala degmesi aninda gorme eylemenin gerceklesmesi gibi; mevcut bir durum, bir varlik yahut bir gercekligin, akli merekelerin yerinde olmasi sartiyla, insanin algisina dokundugu ve mevcudiyetinin kavrandigi anda "bilmek" eylemi gerceklesir. Bu bakimdan "anlamak"tan farklidir bilmek; anlamak bir sureci, birikimi ve analiz etmeyi gerektirir. Bu sebeple anlamak tekil sonuclar dogurmaz, daha ziyade 'anlamlar'i vardir anlanilan seylerin. Hem kisinin kendisi icin farkli zamanlarda, farkli deneyimler sonucunda farkli anlamlar ortaya cikabilir hem de herkes icin bir gerceklik farkli anlamlara gelebilir. Halbuki bilmek bunun tam da aksine tekil bir eylemdir, herkes bir gozlugun gormeye yaradigi ogretildiginde ona ogretildigi sekilde bilir bunu. Bilinen bir tek boyuttur ve anlamaya gerek yoktur bilmek icin, bilmek yalniz kavramaya iliskin anlik bir goz kirpmasidir zihnin. 

Yetmezlik eki anlamak sozcugunun icine sikistirilinca ya deneyim, sure, analiz veya mental yetilere iliskin bir kapasite eksikligine isaret eder ya da anlanmasi istenen varliga, onun kisiye ulastigi baglama yahut bu baglamda yer alan ileticiye iliskin bir engele isaret eder. Bu yuzden "anlamamak" mumkun ve zorunludur cunku bir seyin hicbir zaman tek bir anlami yoktur ve her zaman dislanan anlamlar mevcut olacaktir. Bu bakimdan hicbir seyi anladigimizi iddia edemeyiz de ancak haiz oldugu bir veya birkac anlami idrak ettigimizden soz edebiliriz. Ote yandan "bilememek" sozcugunun bir anlam ifade edebilmesi mumkun degildir cunku bilmek ne bir surec ne bir deneyim ne analiz etme kabiliyeti gerektirir, ustelik bilmek eylemi bilinecek seyin mevcut olmasindan ve kisinin algisini ona yoneltmesinden sonra aninda gerceklesen bir eylem olup herhangi bir araciya ya da baglama da gereksinme duymaz. 

Subjektif yahut objektif butun yargilar, onermeler, gercekler de ancak ve yalniz bir sekilde bilinir; kirmizinin en guzel renk oldugunu soyleyen birinin bu gorusu de, elmanin yer cekimi sebebiyle dustugu gercegi de, yagmur ormanlari da, hisler de dile geldikleri sekilde bilinirler, ancak hicbiri dile geldikleri ve tezahur ettikleri sekilde anlasilmazlar. Bundandir, insanin bilemiyorum dedigi zamanlarda aslinda anlayamadigini kastetmesi. Bilinen tek bir boyut, bir yuzey iken anlamak denizin yuzeyini yararak derinlerine dalmak gibidir, her bir zerresini adimlamak... 

"Var olmayanin varligina" yoneltilemeyen algi bilme eyleminin olumsuz kosuludur; fakat var olmayana da yonelebilen algi anlama eyleminin anahtaridir. Buna karsilik yoklugun mevcudiyeti varlik kadar keskin bir gercekliktir ki bir seyin yok oldugunu bilmek de mumkundur. Yani yok olanin yoklugu bilinebilir iken, yok olanin varligi bilinemeyeceginden, ornegin ne hissettigini bilmedigin durumlarda aslinda hissetmedigin duygularin mevcudiyetine yonelemedigin icin onlari bilmezsin, bu yuzden bilmedigini soyledigin aslinda hissetmedigini bildigin duygularin yoklugudur. Ne hissettigini anlamadigini soylediginde ise kastettigin sadece hissettiklerinin degil hissetmediklerinin de neden, nasil, ne zaman, ne kadar, kime vb. seklindeki uzantilaridir. 

O yuzden, bilinecek seye iliskin yeterli veri olmadiginda ya da daha genel anlamda bilme eyleminin onunde fiziki, hukuki ya da psikolojik bir engel oldugunda bilemiyorum degil bilmiyorum demek gerekir cunku o engel sebebiyle kisi bilinecek seye yoneldiginde eylemin gerceklestigi saliseler icinde zaten olumlu (bilmek) veya olumsuz (bilmemek) sekilde sonuclanmistir eylem. Bilememek sozcugu bu yuzden bir surece yayilma hissiyatini da verir; simdi bilmiyor olmakla beraber ileride biliyor olabilmeye iliskin bir ihtimal tasir. Halbuki bilip bilmemek saliseler icinde gerceklesip degistirilemez sekilde gecmise gomulen bir eylemin sonuclaridir ki gelecege dair her degisiklik, yani bilmeme durumundan bilmeye ve bilme durumundan bilmemeye gecis gelecekte meydana gelen tekil algi yonelmesi eylemlerinin sonuclaridir. Denmekte ki, bilmek eylemi zamana yayilan tek bir eylemden ziyade bilinecek her bir seye yonelen alginin saliseler icinde onla bulusmasi ve onu kavramasi ile baslayip son bulan bir eylem oldugundandir ki insanlar bilemiyorum demekle aslinda anlamadiklarini kastederler ve bilememek eylemin dogasi ve linguistik geregi mumkun olmayan ve zaten anlatilmak istenene de denk dusmeyen bir zarif zirvadir.