immaturity of escaping

Sorunlardan, kavgalardan, kalp kirikliklarindan kacmak cocukluk muydu yoksa hayatin bunlara degmeyecek kadar hizli gectiginin bilincinde olmak miydi?


kendinle ilgili cok fazla mi itirafin vardi yoksa bunlar perde arkasina saklanan birer gizden ziyade aciklik ve cesaretle gozler onune serebildigin kisiliginden parcalar miydi?
insanlarin dusuncelerini umursamak istemeden yasanan hayatlar en sonunda yine can yakan sonuclarla geliyorsa karsimiza, baskalarinin sivri mizraklarindan kacarak kendimizi saklamak mi lazimdi yoksa ne kadar hoslanmasak da etimize batan her mizraga bir kufur savurup yoldan sasmamak mi?
baskalarinin kisiligin hakkinda sahip oldugu 'yanilgili' yargilarina can sikmak onlarin, sen kabul etmekten kacsan da, senin gercekliginin bir parcasi oldugunun acikli tahakkuku muydu yoksa.. yoksasi yok.
sirf 'sen' oldugun icin, bazense 'sen'in sinirlarini kendin belirleyebilmeyi ve bir baska kisilige burunebilmeyi umarak hareket ettigin icin, ustune yigilan yaftalarin agirligi altinda eziliyorsa omuzlarin, 'sen' olmak bir hata miydi?
eylemlerinden pismanlik duymuyorsun diye onlarin her zaman sana negatiflerine agir basan pozitiflerle geldikleri onermesi dogrulanabilir miydi yoksa pisman olmak ya da olmamak aslinda kabullenmenin olcutu degil miydi?
kabullenmek demisken; kendini bir turlu sevemiyorsan, sevdigini sandigin zaman bile sana zarar vermelerine en cok sen izin veriyorsan, o durusun yoksa eskisi gibi, ezilmisse omuzlarin, belin bukukse biraz, gozlerinin agirligi isigini solduruyorsa, gulumsemen anlamsizlasmissa, hareketlerin arzularinin zitti yonde gemini almis yol dayanmiyorsa; hep yarimsa cumleler agzinda, gucun yoksa yasamaya, sag yanagina vurana sol yanagini, soluna vurana tekrar sagini dondurmeyi aliskanlik edinmissen, kisiligini ve gucunu sorguluyorsan gunun en ilik gunesli saatlerinde, sigaralar ardi ardina yanip icindeki atesi alevlendiriyorsa; anilar hafizandan birer birer silinmeye baslamissa, durgunsa bakislarin ve bir noktaya takilip kaliyorsa sik sik, her elini attigin kaynagi kurutuyorsan, sevkin yoksa eskisi gibi gormeye, duymaya ve ogrenmeye daha fazla, koklamaya bir bahar ruzgarinda burnuna gelen bicilmis cim kokularini ya da seyretmeye bir karganin ziplayarak ekmek kirintisina yaklasmasini; dunyanin mucizevi varligindan tat almiyorsan kendini birinin kollarina birakamadan, artik yalnizligina tahammulun kalmayacak kadar kendinden uzaklasmissan, her kufru bir iltifat gibi yutmaya alismissan, kendini savunmaya bile gucun kalmamissa, her seye de bos veriyorsan biraz ve hayallerinin suyu cekilmis, dunya renklerini kaybetmisse gozunde, uzun zaman olmus gozunden bir damla yas yol bulup akmamissa, insanlar ruhunun bosluklarini yumrukluyor ve sen yerde baygin agzindan kanlar akitarak zevten dort kose yatiyorsan, hele ki asagilik ve caresizsen, yilisik bir surungenden farkin yoksa gozunde, bedenini satmasinin bayagiligini abartara abartara gozler onunde yasayabilen bir fahise kadar bile durust degilsen kendine; her yikintinin ardindan suclayacak bir insan, bir kosul, bir talihsizlik ariyorsan, bir turlu ya "ben buyum" ya da "o, bu ve su degilim ama sunlar, bunlar ve onlar olmak istiyorum" diyemiyorsan, kulaginda en canli sarkilar bile soluyorsa, -se ler ve -sa lar bile senin sonuclarini sartlamiyorsa sen bu kendinle ne yapabilirsin ki?