Sahibine ulaşamayan bir mektup


Bu mektubu sana göndermeye asla cesaret edemeyeceğimi biliyorum ama Sait Faik gibi ben de yazmazsam deli olacağım, hatta belki çoktan oldum. 'Sen' demek bile ağırıma gidiyor, uzun zamandır adını bile ağzıma alamamışım ki senle nasıl konuşabilirim, aklım almıyor. İşte bu yüzden bu mektup asla 'sana' ulaşmayacak sevdiğim, içim acıyor.

Sana sitem edecek kadar güçlü değil zihnim, gereksiz yere bir iki kelime dahi yazacak gücüm kalmadı. Canım öyle acıyor ki şu kağıda, şu mürekkebe akmıyor, dile gelmiyor bir türlü; o çok güvendiğim sözcükler şimdi hiçbir şeyin anlamını doldurmuyor. Sen gittiğinden beri hiçbir kelime hayatımdaki yerine oturmuyor sevgilim, hepsi ayaklandı beni terk etmemek için tek nedenleri var o da geri döneceğine dair ufacık bir umut. Onu da yitirmek üzereyim bu günlerde.

Kaç ay oldu sensiz? Senin içinde sensiz? Her sabah senle uyanıp senle uyuduğum kaçıncı ay? Kaç baharda sensiz bu şehre cemre düştü? Sensiz akıp giden şu zamanda ne kadar kayıp verdim, seni hayalimde kaç kez tekrar kaybettim? Kediler kaç kez sevişti, ben kaç kez uyandım, kaç kez uyuyamadım? Tam sana sahip ve ait olduğuma inandığım zaman beni anlamsızca bırakıp gidişinden beri 5 ay 15 gün nefes almaya devam etmişim. Onun öncesinde de bir yıl boyunca seni sevdiğimi kendime bile itiraf etmeden hiç benim olmamış bir senin hayalinle hayatımı ikiye böldüm. Senli ve sensiz bir buçuk yıl olmuş, ama en çok sensiz... 

Veda mektubunun bende yarattığı şoktan bahsedemeyeceğim çünkü onca zaman şiirlerime, sözlerime bir tek güzel sözle karşılık alamamış olarak o sabah gözlerimi veda eden bir şiirle açmanın gerçekliğine ben de inanıp da olayı kavrayabilmiş durumda değildim, ancak günler hatta haftalar sonra anlayabildim beni terk ettiğini, hiç başlamamış bir aşkı o dakika yaşayıp bitirerek çekip gittiğini. Ya da beni böyle anlamsızca bırakıp gidebileceğine inanamadım ve bugüne kadar ciddi olduğuna hiç inanmayarak her an aramanı bekledim. 'Anlamsızca' diyorum çünkü senin bir sevgilin varken benim başka bir tene temas etmem nasıl oldu da senin hiç başlamamış bir şeye veda etmene neden  olacak kadar sinirlenmene sebep oldu anlam veremiyorum. İnan hala ne anlayabiliyorum ne inanabiliyorum yokluğuna. Alışamadım diyemem çünkü hiç benim olmamıştın zaten, ben sadece hayatımdan bir daha girmemecesine çıkıp gidişini kabullenebilmiş değilim. Benim olmasan bile orada bir yerlerde -yani bütün hayatımı kaplayan bir yerde- kalmalıydın. Beni nasıl bırakıp gittin aklım almıyor.

Her şeye rağmen beni sevdiğini kısa bir an için olsun bile hissetmiştin. Yanındayken gözlerinde gördüm ben gerçek aşkı. Ama ne beni ne bana olan sevgini kabullenebildin. Cinsellikten öteye gitmeyen ilişkilerin için konuşurken bile 'seviyorum' diyordun, benden başka herkesin ağlamasına kıyamıyordun da sen yanımda bunları söylerken ağzından çıkan her 'seviyorum'da nasıl eriyip gittiğimi bir türlü görmüyordun. Bana söyleyemediğin her 'seviyorum' için bin kere yandım ben. Küllerim denize savruldu, sen hiç anlamadın benim denize olan tutkunluğumu. Ben giderken ağlamıştın ya, o gün ne konuştuk bana ne dedin ben sana neden sarıldım hiç hatırlamıyorum ama ne orada çalan şarkıyı ne gözlerinden utana utana akan bir tek damlayı unutamadım. Mektubunun ne anlama geldiğini anladığım bir geceden sonra senle konuştuğumuz, yaptığımız neredeyse her şeyi unutarak uyandım, bunlar hariç. Tek tük birkaç şey kaldı aklımda, onlar da yüreğimi sıkıştırıp gözlerime yaş olarak dolmaktan başka hiçbir işe yaramaz oldular, artık yüzüm gülmüyor. Senden gelen her acıyı aşkla çekerdim de artık en ufak üzüntümde dünya dönmeye yer sallanmaya başlıyor, yığılıp kalacak gibi oluyorum, beynim bedenim hislerim donuyor, zaman akıp gitmez oluyor benim için.

Ben yine de her güne senle uyanıyorum sevdiğim. Sen her an beni izliyormuşsun gibi yaşıyorum hayatımı, buna da yaşamak denirse işte... 


Gözlerim gözlerinde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda  geçmiyor,
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence sen de herkes gibisin


Bir de 'vedalar güzel olmalı' mı demiştin? Vedaların güzel olduğu ne zaman görülmüş? Veda eden için belki, ya kalan için? İçi alev alev yanarken ağlamaya bile cesaret edemeyen, kendine kızmaktan başka elinden bir şey gelmeyenler için vedalar ne zaman güzel olmuş söylesene? Söyle güzel olacağını mı sandın bu vedanın? Beni terk edişinin canımı yakmayacağını mı? Sensiz nefes alabileceğimi mi sandın, söyle, söyle gözyaşım diner, elbet bir gün unuturum, aklıma bile gelmezsin mi sandın? Lanet olsun, hiçbirini beceremedim, acıdan, hıçkırmaktan titriyor hala ellerim.

Gittiğinden beri her şarkının anlamı sen oldun. Artık şarkı dinlemiyorum. Eskisi gibi defter defter yazamıyorum. İnsanlara, haksızlıklara kızamıyorum. O dinlerken hayran kaldığın felsefi saçmalıklara kafa yoramıyorum. Beni özlemeyişine kızamıyorum. Beni sevemeyeşine bile kızamıyorum artık. Tükeniyorum güzelim, bitiyorum. 

Sigara içmemi hiç istemezdin, paket paket sigara içiyorum, sönmüyorum ama nefes aldığımı hissedebiliyorum. Hala yaşadığımı anlamamın tek yolu bu oldu artık, nasıl içmem. Şimdilerde şairlerin laflarını da söylemekten öte yaşar oldum: "Benim için yanan tek şey sigara."

Ah, aklım almıyor nasıl elin vardı o dizeleri bana yazmaya. Hele ki bana... İlk bakışta seni iliklerine kadar hisseden, aşkının kokusu kıyafetlerine kadar sinen bana... Her sözünü senin için söyleyen, ağzından çıkacak her kelimeyi kanun sayan, bir güzel sözün için dünyayı ateşe verecek olan bana... Seni bu dünyada kimsenin sevemeyeceği gibi seven, her bakışında eriyen, yanında acısını belli etmemek için içine içine ağlayan bana...Aklım almıyor, inan ki almıyor.

Nasıl göremezsin? Senden hiç esirgemediğim, saklamadığım, yapmacık gösterişlere de o lanet gurura da hiç yenik düşmediğim halde nasıl göremezsin? İnsan kör olmalı gözlerinin önündeki bu aşkı görememek için, neydi gözlerini böylesine kör eden sevgilim? Benden başka her şeye açıktı da o gözler bir bana kördü sanki. Neydi ah bir bilsem bir anlasam, beni sana sevdirmeyen neydi? Aşkımı derin denizlerde boğan neydi? Beni sevemeyişinin nedeni neydi? Neyim yetmedi sana, ne isterdin de veremezdim, bu aşk neye yetmezdi sevgilim, neye?

O denizin, kumun, bana aşkla baktığın o gece bizi gören dolunayın, beni çıldırtan bir acıyla baş başa bıraktığın o gece gökte bizi izleyen tüm yıldızların üzerine yemin et, seni hiç sevmedim de. De ki vazgeçebileyim artık. De ki sensiz bir hayata başlamak için yeni defterler alayım, yeni şarkılar duysun kulaklarım, yalvarırım de ki sönsün içimdeki şu yangın. Kendi dumanımda boğuluyorum, mahvoldum. 

Umut öyle yaman bir düşman ki göze dost gözüküp yerleştiği yerden kanını emiyor insanın. Simsiyah bir böcek, çirkin ve mide bulandırıcı. Artık çirkin olan hiçbir şeyi midem almıyor. Kalan son bir parça umudumu da bu mektubun zarfına koyup yakacağım. Bugün anladım, dönmeyeceksin. Ve ben sensiz hayalimizin şehrinde bir hayat kuracağım. Her bakışta seni, her tende senin kokunu arayacağım. Hiç kimseye güvenemeden, kimseyi sevemeden kendimi başka başka bedenlere savuracağım. Şehrinin yakınlarına uğrarsam senle karşılaşmamak için başımı kaldırmadan yürüyeceğim. Evlendiğini görmemek için en çok da. Şimdilerde en büyük korkum bu. Bir başkası seni böyle sevemez ki, üzerler seni, kabullenmez değiştirmeye çalışırlar. Ben sana bakmaya kıyamadım başkaları o güzel gözlerini acıtırcasına delip geçer, ben kokuna doyamamış hala bazen bir rüzgar estiğinde senin kokunu duyarken başkaları yanında yatarken bile seni benim gibi duyamaz.

"Ne çare" demiş ya şair, "başkasının olacak"... kime neyin derdini yandığımı bilmiyorum, söyleniyorum kendi kendime. Artık bu mektubun bitmesi lazım yoksa ben sana daha aylarca bu masadan kalkmadan aç susuz yazabilirim. 

Canını yakmak için değil, yanmaz da zaten biliyorum ama benim canım son kez yansın ve içimde kalan umut kırıtıları gözyaşımla aksın diye ben de bir şiirle veda edeceğim sana. Ama sevgilim vedalar hiçbir zaman güzel olamaz, bir başkasına böyle veda etme n'olur. 

                                                                                                                    P.M.K




Bu gece en hüzünlü dizeleri yazabilirim.

Şöyle diyebilirim: "Yıldızlı bir alemdir gece,
ve o mavi kümeler titreşir uzaklarda."

Bir şarkı tutturmuş dolanır gökte gece rüzgarı.

Bu gece en hüzünlü dizeleri yazabilirim.
Sevdim onu ben, severmiş o da beni meğer.

Böyle gecelerdeydi, sardım onu kollarımın arasında.
Öptüm, kimbilir kaç kere, altında sonsuz göğün.

Sevdi beni o, meğer ben de sevmişim onu.
Yürek bu, nasıl dayansın o iri, durgun gözlere.

Bu gece en hüzünlü dizeleri yazabilirim.
Düşünüp benim olmadığını. Hissedip yitirdiğimi.

Kulak vermek engin geceye, daha da engin o gidince.
Ardından bir dize düşer gönle, çimende çiğ misali.

Ne gelir elden sevdam onu tutmaya yetmediyse.
Yıldızlı bir alemdir gece, yoktur yanımda o sevgili.

İşte hepsi bu. Şarkı söylüyor biri uzaktan uzağa.
Yitirişimle onu ruhum da yitirdi neşesini.

Gözlerim arar onu peşinden yetişsin diye.
Bu yürek arar, ama yoktur artık o sevgili.

Aynı gecedir ağartan aynı ağaçları.
Biz eski biz değiliz ne var ki.

Sevmiyorum artık onu, doğrudur, ama ne sevmiştim.
Gözlerdi sesim kendini ona götürecek yeli.

Ne çare başkasının olacak. Öpüşlerimden önceki gibi.
Sesi, pırıltılı bedeni. O sonsuz gözleri.

Sevmiyorum artık onu, doğrudur, derim de yine bilemem.
Kısacık bir sevdanın unutması böyle seneler mi sürer.

Budur bana çektirdiği acıların sonuncusu
ve bunlar onun için yazdığım son dizeler.