Why are you

Düşünmeyi de öğretmeli bu insanoğluna. 

İç güdülerinden midir, gelenek görenek mevzusu mudur, anadan babadan gördüğünü taklit etme midir, sürü psikolojisi midir nedir bilemiyorum bunun kaynağı -ve daha fazla da türetemiyorum- fakat kaptırmış gidiyorlar ya, hayırlısı. 
Gözümüzden yaş dökmeye korkar olduk bu düşünmeyi bilmezler yüzünden. Ağlayanı zayıf gören, ağlattığının karşısında dünyayı ele geçirmiş, tarih boyunca olmuş her savaşı kendi başına kazanmış gibi çenesini az bir açıyla kaldırıp gözlerini acımasızca karşısındakine diken, ağlayana acıyan, ağlatmaktan zevk duyarak egosunu tatmin eden insanoğlu, sen ne kendini bilmezsin.

Bu zihniyetin gözardı ettiği biyolojisi ilmini seveyim ki biz ağlayan zayıf ve yenilmişlere el uzatıyor. Ama çekmeye gücü yetmiyor, ne yazık! (Tutunamadık; düşüyoruz)

"Gözyaşı, omurgalıların göz boşluğundaki bezlerin salgıladığı, gözlerin temizlenmesi ve nemlenmesini sağlayan berrak, tuzlu sıvıdır.Keder, sevinç ve korku gibi güçlü duygular; gülme, göz kaşıma veya esneme, gözyaşı salgılanmasının artmasına ve neticesinde ağlamaya sebep olabilir.Göz çukurunda kayganlığı sağlayan, bazı bakteri türlerini parçalayıcı enzimler içeren gözyaşı, toz, bakteri vb. yabancı cisimcikleri ya yanağa ya da gözyaşı kanalından buruna sürükler. Kimyasal ve mekanik tahriş, ağrı, yoğun duygusal değişiklikler, gözyaşı salgılanmasını artırır."


Kaynakça: http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%B6zya%C5%9F%C4%B1


İşte gözyaşının olduğu ve olabileceği her şey bu. Ne zayıf bir kişiliğin belirtisi ne kaybetmenin ne de daha fazlasının.

Ya ağlamanın verdiği hazzı tatmış olduğunuzdan ağlarsınız ya da siz istemeden yanaklarınız ıslanıverir birden.

Est quaedam flere voluptas


demiş Ovidius: Ağlamak da bir zevktir. 


Asıl ağlarken güçlüdür insan. Ağlarken sırf ve sadece canı yandı diye o ana kadar söyleyemediklerini söyler; ağlarken en içten, en yalansız sözler dökülüverir ağzından. Sevinçten ağlayanın gözlerinden en saf, en temiz haliyle mutluluk akar yanaklarına ve mutluluk hiç o kadar gerçek olmamıştır...





Ve düşünmeyi bilmeyen insanoğlu da bunları egosunun arkasından çıkarıp açıklığa kavuşturamaz ona bahşedilmiş(!) beyniyle, beyin fukaraları... Yazık! 

Kabul edemedikleri ve aynı şekilde belli de etmek istemedikleri; yıllarca bedenlerine oturtamadıkları basit kişilikleriyle, doğanın ve bilimin gereği olarak gözünden iki damla tuzlu sıvı süzülen insanın gözyaşını o yapma bakışlarıyla en tehlikeli silahlara dönüştürürler de ruhları duymaz. 

Sonra 'en iyisini biz bilir, en doğrusunu biz söyleriz; en güçlü, en en en hep bizleriz' diye gezerler ortalıkta çırılçıplak.



Böyle ağlamalı işte. Ağlamanın sözlükteki anlamına http://www.youtube.com/watch?v=IDfl450cffk yazmalılar. TDK'ya sunmalı bunu. Bu kadar doğru başka söz olamaz ağlamak üzerine. Tüm dünya ve gezegenler, güneş ve uydular, tüm uzay ve evren kabul etmeli bunu. Benim gibi ağlamalılar karşısında. Herkes benim gibi hissetmeli bu masumiyetin karşısında. Ağlamak hiç bu kadar gerçek değildi. Bu rolde ve senaryosunda, aktrisinin gözlerinde ve yanaklarında, kaşlarında ve dudaklarında olduğu kadar güçlü, gerçek, muhtaç (fakat zayıf bir muhtaçlık değil bu), bu kadar saf, temiz, dürüst ve acı, bu kadar aşık, aldatılmış, kimsesiz, pişman; bu kadar olgun, anlayışlı, kızgın, masum; bu kadar gururlu, alaycı, yetersiz, dayanılmaz; hiç bu kadar haklı olmamıştı gözyaşları!